bugün

entry'ler (21)

başlıkların saçma olma sorunsalı

arkadaşlar ota boka başlık açacağımıza acaba kaliteli konular üzerine uzun uzun fikir paylaşımlarında mı bulunsak? bir bok muhabbeti almış gidiyor sözlüğü. bok götürüyor adeta. herkes neden başlık açma peşinde? bilemiyorum işte bir şeyler rahatsız ediyor sanki.

dokununca dokundurunca büyüyen şeyler

bir arkadaşım söylemişti, meme.
keşke aksi de mümkün olsa :(

evlendikten sonra düzelir

bok düzelir.

sözlük yazarlarının yazdıkları şiirler

Gitmek vakti geldi görüyorum.
Bazen gitmek gerekir.
Sessizce, kimselere küsmeden.
Bavula doldurup bir yığın anıyı,
Tüm kapıları sürgüleyip, vedanın hüzünlü akisleriyle.
Kar geceyi örterken usul usul,
Kaybolmuş bir hayatı sürükleyerek..
Bir yere varmak değil, artik orada olmamak çabası.
Olmadığı yeri güzelleştirir bazen insan.
Yol uzadıkça daha çok uzaklaştırır,
Bundandır, yola uzunluk yakışır.
Hiç öyle eğme başını,
Yarım kalan öykülere vakur duruşlar yakışır.
Yanağındakiler ezelden tanıdık, incitme onları.
Çorak gönülleri yeşertmeye gözyaşı yakışır.
Sessizliğinde duyduğum çığlıklar kulağımda..
Ama sana hala kahkahalar yakışır.
Gönülden gönüle ulaşmıyorsa umut,
Vedalara en çok sessiz kalmak yakışır.

yazarların kendini bulduğu şiirler

Çamlıca da bir ay gördüm; senindi
Birden o nazenin yüzüne indi
Gözlerinin yeşil denizlerinden
Gülümserdin; has bahçeye dönerdim
Bir zamanlar bulutlardaydı başım
Bir zamanlar sevdalı bir fenerdim
Sabah yalınayak kıyılarında
Avuçlardım doğuşunu güneşin
Akşamları gemilerden kovulur
Hayalini düşürürdüm izime
O sapsarı, günbatımında yanan
Saçlarınla sarılırdın yüzüme
 
Dünya bize zindan, dünya bize dar
istanbul olsaydın, ben de gökyüzü
Öylece dursaydık sonsuza kadar
 
Ben hangi mimarım, bilseydin eğer
Bir lügat yanmazdı böyle ansızın
Eriyip akmazdı kanda cümleler
Dokun, âh süzülsün alevlerinden
Heceler kurusun dudaklarında
Harflerinde beni bekle ve ısın
Yedi saray kurdum yedi tepede
Her gün birisinde uyanmalısın
 
 
 1.   Saray
Karanlık akıyor Sarayburnu’ndan
içinde şiirden bir mumdur zaman
Fitilinde duman duman ayrılık
Topkapı nasıl da incinmiş bundan
Kimindir bu Saray, bu Sultan kimdir
Diye haykırıyor Aya irini
Ne bilsin, geçerek son nefesinden
Ölmüyor, bulanlar gönül pîrini
Yerebatan Sarnıcı’ndan semaya
Hû diye yükselen suyun sesinden
Her gece nağmeye dönüyor hayal
Al diyor, istanbul mehtabındır, al
 
2.   Saray
Nakışları nerde Çinili Han’ın
Çemberlitaş hasta bir gezgin gibi
Kapalıçarşı’da başlayan yangın
Mısır Çarşısı’nda eski bir bahar
Darağacındayız daha dün gibi
Yine kırılıyor bizim aynalar
Genç Osman bakıyor cam kırığından
Surlar yıkılıyor hıçkırığından
Yerleş bu Saray’a kalmadan kışa
Kimimiz şehzade, kimimiz paşa
Yollarda bekliyor nice bendeniz
Yalnız sana meftun toprak ve deniz
 
 
 3.   Saray
Sinan mı bakıyor yoksa derinden
Süleymaniye’nin tut ellerinden
En içli duayı okusun taşlar
Öteye yolculuk kapıdan başlar
Bu saray bulunmaz Çin’de, Maçin’de
Sana bir külliye kurdum içinde
Kitaplardan oku ruhumu, heyhat
iksirde ölüm var, zehirde hayat
Gece masallarda açıyor çiçek
Rüya olanda mı,  nerdedir gerçek
Yiğitleri bir bir uyanır yarın
Beyazıt’ta şaha kalkan atların
 
 
4.   Saray
Bu Sarayın özü dünyaya değer
Gölgesi kaybolur havarilerin
Ertuğrul Gazi’nin kirpiklerinden
Damlayan su Fatih olurmuş meğer
Ürkek sahillere uzat elini
Bozdoğan Kemeri sarsın belini
Mekân kaybolurken görünsün ışık
Çözülsün yürekte kalan sarmaşık
Dal budak salıyor zulüm ve korku
Hüsrana gömüyor o hazin Şarkı
Yeter söndüğümüz ve yandığımız
Garbın ateşine aldandığımız
 
 

 5.   Saray
Zebun olmayacak artık cihangir
Bu Saray’a cümle kapısından gir
Yanına divit al, can mürekkebi
Bir de ben geleyim bir gölge gibi
Bırak da, kalbimde haykırıp yazsın
Beni divit kadar anlayamazsın
Ne haremağası, ne de cariye
Destanımı okur bir gün Kariye
O mel’un ihanet bilsin ki, vatan
Mahrem bir sevdadır, bizi ağlatan
Bir gün yeryüzünü sarar bu sızı
Piri Reis kıyar nikâhımızı
 
 
6.   Saray
Bu nasıl çığlıktır, bu nasıl bir âh
Minare tutuştu, yandı mihrimah
Yıllardır inleyen Edirnekapı
Bilmez ki, kimindir bu eşsiz yapı
Çatlamış, mucize bekleyen duvar
Harcında Usta’nın gözyaşları var
Tekfur Sarayı’nda sönen meş’ale
Ruhumla tutuşup gelseydi dile
O simsiyah ezberleri bozardı
Kıskanmanın tarihini yazardı
Lâkin nice Rüstem erse murada
Buluşamaz ay ve güneş dünyada
 
 
 
7.   Saray
 
Marmara’da kuşlar uçar kanatsız
Gönül süvarisi olur mu atsız
Lâle bahçeleri Leyla kokunca
Çeşmelerden âb-ı hayat akınca
Yiğitler çıkacak bin bir köşeden
Ordular kalkacak Bayrampaşa’dan
Haseki’ye ebabiller konacak
Avareler bunu rüya sanacak
Bir defa dinleyin ağalar, beyler
Bu şehrin surları size ne söyler:
Gül kokulu bir imandır istanbul
En vefalı imtihandır istanbul
 
 
Rüya
 
Çamlıca’da yollar gördüm, sararmış
Onlar da ben gibi seni ararmış
Hâlâ bir civanım on sekizinde
Merhem bulmalıyım aşkın izinde
Kendi yokluğumda var olmalıyım
Savrulmak nedendir, tutunmak niye
Ya Sultan asmalı beni bir göğe
Ya ben bir Sultana yâr olmalıyım
 
 
 
Ey derûn yurdunda büyüyen ırmak
Bileyim, nasıldır güneşe varmak
Erimek devlerin dert ocağında
Ve yeniden doğmak ölüm çağında
Gitmek zamanıdır öteye doğru
Çağrı bekliyorum, sade bir çağrı
Bir işaret, bir tebessüm, bir melek
Ne sen kaldın efkârımda, ne felek
 
Dünya bize zindan, dünya bize dar
istanbul olsaydın, ben de bir seyyah
Elele yürürdük sonsuza kadar
Nurullah Genç

hayatımın şiiri olabilir. kalbimi bırakıyorum buraya..

https://youtu.be/WFgCE1dQiUg

freud u sille tokat dövme isteği

freud diil de murphy'i dövme isteği bendeki. yahu kehanetler silsilesi gibi adamın sözlerini bir bir yaşıyorum. aah murphy kemiklerin sızlıyor mu acaba?
en sevdiğim sözünü de eklemeden gidemiciim.

eğer hücumun iyi gidiyorsa, pusuya düştün demektir.

sevmesem de hayranım bu adama, söze bak hele..

edit: git de bunları murphy başlığı altına yaz diyenlere bir çift sözüm var. olmadık yerlerde olmadık şeyler yapmayı severim. canım buraya yazmak istedi yahu üzmeyin beni.

fissür örtücü

fissür örtücü diyip geçme. bazen 1 saatte zor açar o minik ağzını, yaptırmaz, yorar seni kendi de ağlar. bu dramı yalnız pedo stajında olanlar bilir..

edit: çürük oluşmamış fakat çürüğe yatkın derin olukları olan dişlerde çürük oluşumunu önlemek için bir koruyucu olarak, ya da mine seviyesinde oluşan çürüklerde çürüğün ilerlemesini önlemek amacıyla yapılır. pedodonti'nin en basit işlemidir. tavsiye edilir.

müge anlı daki zeynep ergül

müge anlı klasikleri arasındaki yerini çoktan almıştır. izledikçe gülüyorum.
https://youtu.be/BiqYQYu98n4

çok başarılısın. *

geceye bir şiir bırak

artık görünmüyor mevsimde hüzün
bulutlar bir garip rüyaya dalmış
ufukta güneşi ağlatan yüzün
bir mültecî gibi tenhâda kalmış
toprak yandı gülüm; çeşmeler zehir
şimdi bilsen de bir, bilmesen de bir
 
kaç kere çağırdım seni öteden
turnalar uçurdum gittiğin yere
bin parça eyledin kalbimi neden
ruhum bir başına düştü göklere
bana tebessümle bakıyor kabir
şimdi gülsen de bir, gülmesen de bir
 
derdimin yangını sardı gölgeni
bir mahkûm kanıyla aktı izlerin
deniz ölesiye severken seni
neden gemileri yaktı gözlerin
yıkıldı yolunu bekleyen şehir
şimdi gelsen de bir, gelmesen de bir
 
 
yağmurun inceden yağdığı yerde
açan gül acıyı damıtır solar
ağustos böceği düşünce derde
içine kuşların sevdası dolar
ölü bir mahzene gömüldü kibir
artık sevsen de bir, sevmesen de bir
 
çatladı en kavî yerinden tohum
kıvılcım düşürdü sulara gonca
her akşam ölümü koklayan ruhum
seni de kuşanır hâkan olunca
bu yerde bilinir destân-ı kebir
şimdi kalsan da bir, kalmasan da bir
 
zaman ki, ardımda pervane şimdi
mekân defineler döktü yoluma
fırtınadan umut bekleyen kimdi
söyle, deniz neden gömüldü kuma
zindan çöktü gülüm; kırıldı zincir
benim olsan da bir, olmasan da bir
nurullah genç

eskisi gibi yazamamak

evet. hevesle alakalı sanırım. ya da ilhamla, yaşlanıyorum ya da. uzun uzun anlatmaya tahammülüm kalmadı sanırım hicbir şeyi. hicbir şeye tahammülüm kalmamış da olabilir. üzüldüm şimdi bak.

türkiye de kadın olmak

"to be or not to be", işte tüm mesele bu dedirtir.
dikkat gerektirir. her yiğidin harcı da değildir. 23 yıllık deneyimlerime göre konuşuyorum. bir suçun mağduru olmamak için çaba sarf etmek zorunda bırakır. ki bu yel değirmenlerine karşı olan bir savaştır. zordur.

hayvan çiftliği

okurken aklımda sürekli türkiye'yi canlandıran, içerdiği nüanslardan dolayı sık sık kahkaha attığım kitaptır. çok beğendim, tavsiye ederim. 1984 ise türkiye'nin bir 10 yıl sonrasıdır. psikolojimi bozmuştur, tavsiye etmem.

aklımda kalan en hoş yeri: tüm hayvanlar eşittir, ama domuzlar daha eşittir.
anladınız siz :)

gecenin şarkısı

layla-ahmet kaya.
aman be layla, can layla. boşver bu aşka.. yazar olmamın şerefine bir kez daha dinliycem. hellö uludağ *
link bırakmayı unutmuşum, dinleyin canlar.

https://youtu.be/GYslvRY8tLY

işlem önceliğini bile bilmeyen mal

batuhan bu. işlem önceliği dahil tüm matematik kurallarının canını okuyan pasif agresif öğrencim. dün mesaj atmış ne zaman geliyorsun gel artık diye. bir haftalığına seni ve anneni hayatımdan çıkarmak istemiştim yalnızca. başaramadım evet, pazar geliyorum batu. hazırla birbirinden saçma sorularını..

tabutta rövaşata

an itibariyle annemle babamın izlediği, benim de yan odada mastürbasyon sahnesinin geçmesini bekledigim müthiş dervis zaim filmidir.. ah istanbul hangi dönemde olursan ol istanbulsun, güzelsin.

zlatan ibrahimovic

hafızalarda kalan ronaldoya bakışıdır. bu bakışı bilmeyenler ahmet kural'ın sıla'ya bakışını marifet sanar.

doktor maaşından kesilip asgari ücrete eklensin

lütfen doktorlardan değil bekçilerden kesilsin. yada beni de bekçi yapsınlar. bu gerçekle yaşayamıyorum, bekçileri çok kıskanıyorum.

gecenin şiiri

istanbul ey istanbul ey
ey acıların gözyaşlarının kraliçesi
istanbul ey istanbul ey
ey bozgunların garip çiçeği
bu akşam yemin ettim
seni bir daha öpmemek için
ben ki bütün duvarlarını, afişlerle donatıp
yumruğumla kanatmıştım
rezil bir aşktı
bütün arkadaşları miting alanlarında
ve mezarlıklarda bırakmıştım
istanbul ey istanbul
ey acılar kraliçesi
umudun ve direncin yorgun anası
ve ey çıldırmak üzere olmanın çamurlu ikonası
tırnaklarım kopuyor, görmüyor musun?
bir ben miyim kapılarını şaşıran her yokuşun başında
bir ben miyim ekmek arasına canına doğrayıp doğrayıp yutan?
bir kedi bile sağarken yüreğini
telaş içerisinde yavrusuna
ey acımasız acuze! 
utan şu türbelerinden 
minarelerinden utan 
istanbul ey istanbul ey
acılar kraliçesi
savaşın ve bozgunların gariban çiçeği
ve ey teslimiyete düşmenin o hazin gerçeği
bayraklarım kanıyor, sormuyor musun
kadınların ki; omuzları hicran, saçları ihanet sarısı
çocukların ki; 
yağmur emiyor yıkılası kaldırımlarından
en ücra genlerime, alyuvarlarıma, 
kılcal damarlarıma, ruhuma kadar.
bıktım iliklerime, gömlek ceplerime kadar sızan
bu allahsız yağmurundan
istanbul ey istanbul ey
acılar kraliçesi
ihtişamın ve sefaletin çaresiz bacısı
ve ey çürümenin yok olmanın amansız sancısı
ciğerlerim çatlıyor, duymuyor musun?
hangi pencerene çıksam 
o salya sümük pezevenk suratları
hangi caddene dökülsem
o şangur şungur düş kırıkları
bütün bu ezginler, tükenenler, yerlere serilenler, tutunamayanlar
sarsmıyor mu seni hiç?
bunca infilak
bunca isyan çığlıkları
istanbul ey istanbul ey
acılar kraliçesi
aldanışların ve hüznün yalancı tanrıçası
ve ey ruhu kirlenmiş gecelerin cilveli yosması
intihar anı geldi, beni öpmüyor musun?
ağlamak istemiyorum, yenildim sana
hikayenin özeti bu
bir istimlak gibi ödedim ve çiğneyip geçtin maceramı
şimdi ben suçlarımı didikleyen bu martı sürüsüyle
şimdi ben hangi şehirde soğuturum zonklayıp duran bu yaramı
istanbul ey istanbul ey
acılar kraliçesi
ihanetin ve ihbarların arkadan dolaşan bıçağı
ve ey ödeşmelerin, yüzleşmelerin, erkekçe vuruşmaların kaçağı
beni harcadın ulan! 
beni sattın
utanmıyor musun?
-Hayaloğlu

edit: gecenin değil yılın şiiridir bu. önce okuyun, sonra dinleyip sessizce ağlayın. uzatmayın.

ahmet kaya nın en güzel şarkısı

asla cevabını bulamayacağım şey.. ama bu ara munzur'a taktım bi de "demedim mi haydar, demedim mi sana? bu istanbul yutar adamı."
bkz:yuttu...
tek aşkım işte, bana kalacak, her şarta benimle olacak, beni anlayacak tek insan..
bilir misiniz ki yorgun demokrat parçasında "yüreğim anlıyor seni" dediğinde hüngür hüngür ağlamış insanız, bazen gerçekten bir tek o anlıyor beni.

nesrin cavadzade

abartıldığını düşündüğüm estetikli güzel.. fiziği güzel sayılabilir fakat aurası oldukça düşük ne yazık ki. mine tugay'ın bile estetiksiz halini gördüğümde şok geçirdiğim için bir kadına güzel demeden önce iki kez düşünüyorum. nerde o eski jaweline'sız, liplift'siz ve bilumum estetik operasyon yaptırmadan güzel olan güzel gibi güzeller..